Geleneksel iftarımızda kardeşlerimizle buluştuk

Ramazan ayı içerisinde mensuplarımız, yakın çevremiz ve ailelerine yönelik tertip ettiğimiz iftar programımız hamd olsun yoğun bir katılımla gerçekleşti.


Geleneksel iftarımızda kardeşlerimizle buluştuk İftar öncesi başlayan program Kur'an'ı Kerim'den Furkan suresi 60 ile 77. Ayetlerinin okunmasıyla başladı.

Daha sonra Aksa İlim ve Davet Merkezi AKMER yönetimi adına Erkan Altungül bir selamlama konuşması gerçekleştirdi.
Ramazan ayının hepimiz için mübarek olmasını ve Allah’ın(c)bizleri sonu cennet olan bir bayrama ulaştırmasını dileyerek konuşmasına başlayan Erkan Altungül, her geçen gün gelişen çalışmalarımıza emeği geçen herkese teşekkür ederek konuşmasına başladı.

Bu tür günlerin birer bayram günü olduğunu belirten Altungül, kardeşlerimizin buluştuğu, hasbihal ettiği, kucaklaştığı bu ortamların bereketinden istifade etmeliyiz dedi.

Ramazan ayı içerisinde gerçekleşen yardım organizasyonlarından da bahseden Erkan Altungül, İlim ve Davet halkalarımızın bulunduğu yakın çevremizde ve işgal altındaki Gazze’de Ramazan ayı içerisinde yardım çalışmaları yürüttüklerini,  Suriyeli kardeşlerimize yönelik çalışmaların ise devam ettiğini hatırlattı.

Aksa İlim ve Davet Merkezi AKMER’in, birbirini seven, her daim dayanışma ve yardımlaşma hassasiyeti gösteren, yorulduğunda bıkmayan, hemen başka bir işe koyulan, gelecek adına büyük umutlar taşıyan Müslümanların buluştuğu büyük bir aile olma yolunda ilerlediğini hatırlatan Altungül, “Rabbimiz bu ailemize her daim hayırlar nasib etsin, ayaklarımızı sabit kılsın ve bizleri nefsi, şeytani kışkırtmalara karşı muhafaza eylesin…” duasıyla sözlerini sonlandırdı.

AKMER faaliyetlerinin yer aldığı sinevizyon gösterisinin salonda izlettirildiği programda Aksa İlim ve Davet Merkezi AKMER kurucusu Yazar Hamza Er de kısa bir konuşma gerçekleştirdi.

Hamza Er, her Ramazan Müslümanların yaşadıkları coğrafyalarda sorunlar, problemler üreterek bizlerin meşgul edildiğini, Ramazanın mübarek ikliminden istifade etmemize engel oluşturacak bir zeminin sürekli oluşturulduğunu, bir Ramazan Gazze’de, bir Ramazan Mısır’da, bu Ramazan ise Katar’da baskı ve zulümlerin tertiplendiği söyleyerek konuşmasına başladı.

Katar’a yönelik ambargonun, kuşatmanın, bölgede Müslüman Kardeşler çizgisinin, yani İslami gelişimin önüne geçme projesi olduğuna inandığını belirten Hamza Er,  haklı, dengeli ve halkla güçlü diyaloglar kuran İslami hareketleri kendi saltanatlarına tehdit gören krallık, emirliklerin saldırganlığının tasvip edilemez olduğunu belirtti.

Kimlerin taraf olduğuna baktığınızda meselenin açık bir şekilde çözümlenebileceğini söyleyen Er, Mısır'da Müslümanların katili darbeci Sisi, O’nun darbesine milyar dolar destek veren Suud zalim yönetimi ve arkalarında zengin, refah hayatlarının sarsılmasından endişe eden irili ufaklı prenslikler, emirliklerin oluşturduğu birlikteliğin ibretlik olduğunu söyledi.

Bu sebeple, Gazze'de Ramazan ayında binlerce kişiyi katleden, hastane ve okulları vuran israil'e karşı tavuk kalıp, Katar'a karşı birkaç saatte organize olup horozlanan bu sahte ve çirkin birlikteliğin karşısında olunması gerektiğinin altını çizen Hamza Er, “Mübarek Ramazan ayında aynı kavimden, aynı dinden olduğunuz Katar'ı açlık ve yoklukla tehdit etmek nasıl izah edilebilir ki?” dedi.

Hz.Muhammed(s)’ın bir hadisiyle bu halimizi izah etmeye çalışan Er; “Yemek yiyenlerin yemek kabının başına üşüştükleri gibi insanların size karşı birleşip başınıza üşüşmeleri yakındır. ‘Biri; O gün biz sayıca az olduğumuz için mi (bu duruma düşeriz)?’ diye sorunca, ‘Hayır, bilakis o gün sayıca oldukça fazlasınız.. Fakat selin kenara attığı çar çöp  gibi (değersiz)siniz. (öyle ki:) Allah düşmanlarınızın kalbinden sizin mehabetinizi çekip çıkarır ve sizin kalbinize de VEHN koyar’ diye buyurdu. ‘Vehn nedir, ey Allah'ın Resulü?’ diye sorduklarında, şöyle buyurdu: ‘Dünya sevgisi ve ölüm korkusu.’” Hadisini dinleyenlere aktardı.

Ümmetin sayıca fazla olmasının bir fayda vermediğini, dünyaya bağlılık, konfor düşkünlüğü ve ölüm korkusunun inanç, ihlas zaafları yaşattığını, bunun da Allah’ın yardımını hak edecek bir niteliğe bizleri ulaştırmadığını söyleyen Hamza Er Allah’ın yardımını hak edebileceğimiz kalkış noktamızla ilgili ‘5T’den bahsetti.

Ayağa kalkışın aşamaları:

 1- Pazarlıksız ve Koşulsuz TESLİMİYET

2-Yıpranmamış ve Kirlenmemiş TEMSİLİYET

3- Sürekli, Daimi ve Kesintisiz TEBLİĞ

4- Örnek Oluşturup, Gıpta Edilecek TEVAZU

5- Mücadele Sürecinde Makbul TEVEKKÜL

Bu aşamalardan ancak iki madde üzerinde durabilen Hamza Er, özetle şunları söyledi:

Müslümanlar bugün Teslimiyet sorunu yaşamaktadır, boyun eğmek, kabul etmek bir muhabbetin, kesin bir kabulün sonucudur. Allah’ın elçilerine ölümü pahasına sahip çıkan Yasin suresinde bahsedilen ADAM’ı harekete geçiren, Ashab-ı Kehf’e sarayları, konforu terk ettiren, Eyüp el-Ensari’yi yollara düşüren Rabbe olan tam bir teslimiyetti. Bugün ümmetin fertleri duygularına, arzularına, tutkularına kurban ediyor Teslimiyeti… Dünyanın kendisini açmasıyla vazgeçiliyor  bu gerekli itaatten… İşimize gelmediği, çıkarlarımıza ters düştüğü için gevşeklik gösteriliyor, inançlar pazarlık konusu yapılıyor…

Sonra bu temiz dine yakışmayan Temsiliyetler… Lekelenmiş, şaibeli temsiliyetler… Yemek yiyeceğimiz lokantayı temsil eden garson ve aşçının kirli ve pasaklı olmasından ötürü icabet etmeyen, malını, değerli eşyalarını teslim edeceği finans kurumunu temsil eden kişinin sabıkalı olmasından ötürü vazgeçen bizler acaba ne kadar bu dine yakışan temsiliyetler sergileyebiliyoruz.

Temsiliyet kitabi birkaç bilgi, güzel birkaç güzel söz değildir. Temsiliyet doğru, uygun ve kabul gören bir örnekliktir. Hayata yansımayan değerlerin değeri fark edilemez. Temsiliyeti olmayan bir din, inanç, meyvesiz, gölgesiz ağaç gibi kalmaya mahkûmdur.

İbadetlerimizin amacı da doğru temsiliyetler oluşturmasıdır. İbadetler eğer bizler de doğru temsiliyete götürmüyorsa problem vardır bu ibadet anlayışlarında… Namazımız, fahşa, çirkinlikten alıkoymuyorsa, oruçlarımız, kurbanımız eğer takvaya, Allah’tan sakınmaya, Sorumluluğa sevk etmiyorsa ibadet algısı yeniden gözden geçirilmelidir.

İnsanlar din hakkında kanaat oluştururken önce imama, hocaya, ilahiyatçıya bakmaktadır. Sen kalkıp zırvalar, ölçüsüz, seviyesiz sözler sarf edersen senin kirli temsiliyetin üzerinden dibi algı zarar görür. Sen kalkıp mescitlere çocukların gelmesini “kerhaneleşmek” olarak değerlendirirsen dini temsiliyet hakkını kaybedersin. İnsanlar, güvenecekleri, inanacakları, sığınacakları değerlerin örnek, ideal fertlerini görmek istiyor. İşte işe asıl buradan başlamamız gerekir.

Program, ezan okunmasıyla birlikte duaların edilmesi ve iftarların açılmasının akabinde cemaatle kılınan Akşam namazının ardından son buldu.